14 Mayıs 2007 Pazartesi

Arılar neden altıgen petek yapar?


Bilindiği gibi balarıları ihtiyaçlarından kat kat fazla bal üretirler ve bunları peteklerde saklarlar. Peteğin altıgen oluşu da herkes tarafından bilinen bir özelliktir. Peki arıların neden sekizgen, veya beşgen gibi geometrik şekillerde petekler değil de özellikle altıgen petekler inşa ettiğini hiç düşündünüz mü?


Bu sorunun cevabını araştıran matematikçiler ilginç bir sonuca vardılar: "Bir alanın maksimum kullanımı için en uygun geometrik şekil altıgendir." Altıgen hücre, en çok miktarda bal depolarken, inşası için en az balmumu gerektiren şekildir. Yani arı, olabilecek en uygun şekli kullanmaktadır.



Peteğin inşasında kullanılan yöntem ise çok şaşırtıcıdır: Arılar petek inşaatına iki-üç ayrı yerden başlarlar ve aynı anda iki-üç dizi şeklinde peteği örerler. Yani çok sayıda arı, değişik yerlerden başlayarak, aynı ölçülerde altıgenler yapıp, bunları birbirine ekleyerek peteği örer ve en sonunda ortada buluşurlar. Altıgenlerin birleşme yerleri o kadar ustaca yapılmıştır ki görünürde sonradan eklendiklerine dair hiçbir iz yoktur.



Elbette arıların yaptıkları bu olağanüstü iş karşısında, bu canlıları yönlendiren üstün bir iradenin varlığını kabul etmemiz gerekir. Evrimciler bunu "içgüdü" kavramıyla geçiştirmeye ve arının kendisine ait bir özellik gibi göstermeye çalışırlar. Oysa eğer bir "güdü" varsa, bu tüm arılara hakimse ve birbirinden habersiz arıların uyum içinde çalışmalarını sağlıyorsa, bu durumda tüm bu küçük canlılara hakim olan üstün bir Akıl var demektir.

Daha açık bir ifadeyle, bu küçük canlıları yaratmış olan Allah, onlara yapmaları gereken işi "ilham" etmektedir. Bu gerçek, 14 asır önce Kuran'da insanlara şöyle bildirilmiştir:

Rabbin bal arısına vahyetti: Dağlarda, ağaçlarda ve onların kurdukları çardaklarda kendine evler edin. Sonra meyvelerin tümünden ye, böylece Rabbinin sana kolaylaştırdığı yollarda yürü-uçuver. Onların karınlarından türlü renklerde şerbetler çıkar, onda insanlar için bir şifa vardır. Şüphesiz düşünen bir topluluk için gerçekten bunda bir ayet vardır. (Nahl Suresi, 68-69)

Balın yapısı


Bal karmaşık bir yapıya sahiptir. Balın bileşimi, elde edildiği çevre şartlarına, balın kaynağına, hasat yapıldığı zamanki olgunluğuna, işleme yöntemine ve depolama şartlarına bağlı olarak değişir. Balı arı kendisi için yapar. Süzme bal petekteki balın olgunlaştıktan sonra süzülmesi ile üretilir.

12 Mayıs 2007 Cumartesi

ÇAM BALI




Çam ağaçlarında yaşayan bir kısım canlıların, yani basra'nın (örneğin çam pamuklu koşnili) salgıladıkları bal şebnemi (bal çiçeği= basura) denen tatlı maddeler, balarıları tarafından toplanarak değişikliğe uğratılır. Çam balının oluşumu iki aşamada gerçekleşir:1. Aşama -Önce, basra denilen canlı, onbinlercesi biraraya gelerek topraktan ağacın gövdesine tırmanır ve orada yaşamaya başlar. Bu sırada ağaçların cephelerinde beyaz pamuk benzeri tomarlar meydana getirirler. Bu, insan gözüyle kolayca görünür. Yaz aylarına, Ağustos' a doğru basra canlısı çam ağacının özünden elde ettiği ettiği beyaz ve renksiz bir salgı oluşturur. Bu salgı ağacın gövdesinde ince bir ip gibi sallanır. 2. Aşama: Kovana bal taşıyacak arılar çam ormanlarında dolaşır ve yukarıda bahsedilen, çam ağaçlarının gövdesindeki çam özlü salgıyı alırlar. Arılar, bünyesindeki salgılarla bu ham haldeki çam balını işleyip kovana taşır. Peteklerdeki gözlere işçi arılar tarafından yerleştirilir. Dünyadaki çam balı üretimin %90'ı Türkiye'de yapılmaktadır. Kalitesi, aroması ve içerdiği zengin besin maddeleriyle Türk Çam Balına yurt dışından büyük bir talep vardır.Çam balının en önemli özelliği kıvamı bozulmadan veya donmadan yıllarca saklanabilmesidir. Bu nedenle pazarlaması da kolaydır. Rengi çiçek ballarının ekseriyetinden daha koyudur. Besin değeri biraz daha düşük olmakla birlikte, özellikle boğaz rahatsızlıklarına çok iyi gelir. Çam balı, kristalizasyona dayanıklılığı ve önleyici özelliği ile, tıpta ve gıda sektöründe çeşitli ürünlerde (örneğin dondurmalarda) bir doğal katkı maddesi olarak geniş bir kullanım alanına, ve önemli ihracat potansiyeline sahip bir üründür. Ülkemizin akciğeri sayılan zengin orman bölgelerinin doğal ürünüdür.Çam balı diğer balların aksine çiçeklerden toplanan nektarlardan değil, arıların çam ağaçları üzerinde oluşan reçineleri işleyerek elde ettikleri salgı balı türüdür. Öncelikle Ege ve Akdeniz bölgelerinde üretilir. İlkbahar - sonbahar aralıklarında işlenir. Koyu bulanık kahverengi renkte, keskin bir tadı ve çam ağacına özgü rayihası vardır. Çam balının solunum yollarına, sindirim sistemine olan olumlu etki ve faydaları tıpta kabul görmüştür. Her sabah bir bardak ılık su ile karıştırılarak aç karnına içildiğinde, kilo verdirme özelliğine sahiptir.

çiçek balı


Yayla Çiçek Balı Çiçek florası bol olan, Türkiye'nin en verimli, yüksek yayla ve meralarında karma kır çiçeklerinden elde edilir. Açık kehribar renkte hoş bir rayiha ve keskin tadı olan bu bal, kahvaltıların olmazsa olmaz denile bilecek bal çeşididir. Bir - iki çorba kaşığı Yayla Balı günlük enerji ihtiyacımızın önemli bir kısmını karşılamaya yeterli ve sinir sistemini güçlendirmekte gereklidir. Balın hammaddesi, nektar denen balözüdür. Balın kalitesi, doğrudan nektara bağlıdır. Çiçeklerin ve çeşitli bitkilerin salgıladıkları nektarın, bal olabilmesi için kimi işlemlere tabi tutulması gerekmektedir.Arı, genellikle bir seferinde sadece tek çeşit çiçekten nektar toplar. Yani ilk olarak arı hangi çiçek türünden nektar toplamaya başladıysa, hep o türden çiçekleri dolaşır, başka çiçeklere gitmez.Nektar yükü ile kovana dönen tarlacı arı, karşısına çıkan genç evci arıya bir damla nektar verir. Sonra kovan içinde ilerlemeye devam eder.iki ya da üç evci arıya geri kalan nektar yükünü aktarır.Dışarıda nektar bol ise, tarlacı arılar hızla yükünü boşaltıp tekrar tarlaya dönerler. Eğer nektar kaynanağı yeni ve mükemmel ise, nektar yüklü arı kovana girince diğer arılara durumu anlatmak için bir çeşit hareketlerde bulunur, karnın ı sağa sola hareket ettirir. Bu dansı seyreden beş- altı arı, aldıkları bilgiye istinaden nektar kaynağını bulmak üzere kovandan ayrılır. Dans hareketlerinde bulunan arı, bu hareketlerine devam eder ve kendisi kovandan ayrılıncaya dek en az bir düzine arı, bahsi geçen nektar kaynağını bulmak için uçuşa geçer.Yayla Çiçek balı, çok değerli ve besleyicidir.

ARI ZEHİRİ

Uludağ Üniversitesi Yenişehir İbrahim Orhan Meslek Yüksek Okulu ile Yerel Gündem 21'in düzenlediği arıcılık konulu konferans ilgi gördü. Öğrencilerin yanısıra ilçede bal üretimi yapan çiftçilerin katıldığı konferansta konuşan Öğretim Görevlisi Doç. Dr. Levent Aydın, Türkiye'nin ürettiği balın yarısının ihraç edilmesinin iyi olacağını belirtti. Aydın, "Ancak bizim ihraç ettiğimiz balda antibiyotik kalıntısı olduğu için geri geliyor ve bu bal iç piyasaya satılıyor. Bu çok tehlikeli bir durum. Çünkü antibiyotikli bal kansere bile yol açabiliyor. Bunun için çok dikkatli olmalıyız" dedi. Arı zehrinin çok önemli bir zehir olduğuna da dikkat çeken Aydın, "Ülkemizde yılda 2 kilo arı zehiri ancak çıkıyor ve gramı 200 ile 700 dolar arasında alıcı buluyor. Bu zehir AIDS ve lösemi gibi hastalıklarda kullanılıyor. Ancak biz bunları hiç düşünmüyoruz. Bursa ve Yalova Türkiye'nin en bol polen olan yeri, fakat farkında bile değiliz. Maalesef ülkemizde arıcılık şuurlu bir şekilde yapılmıyor.
Gittiğimiz yerlerde bakıyoruz tüm kovanlar yerlerde. Kovanın en büyük düşmanı rutubettir. Bunu bilmiyoruz. Arı soğuktan değil, susuzluktan, açlıktan ve hastalıktan kaybedilir. Dünyanın en temiz hayvanı arıdır. Ancak bizde kovanlar maalesef temiz değil. Eğer ülkemizde arıcılık veteriner denetiminde yapılsa, bal üretiminde dünya birincisi oluruz" diye konuştu.

5 Mayıs 2007 Cumartesi

ARI ÜRÜNLERİ


Ülkemizde arı ürünlerine yeterince değer verilmezken gelişmiş ülkelerde önem verilmektedir.aşağıdaki resimleri incelediğiniz zaman daha da iyi anlamış olcaksınız.Aşağıdaki resimler bir italyan ortapedik kliniğinde çekilmiştir.Resimlerin çoğuna midem bulandığından bakamadım.siteme giren insanların rahatsız olacağını düşündüğümden koymadım.Ama görmek isteyenler varsa eğer adres aşadığıda yazıyor bakabilirsiniz:)


Doktor yine arı zehiri ile tedavi ediyor.

Doktor hastanın ayağını bal ile tedavi ediyor.





arı zehiri tedavisi ile yine hastanın ayağını tedavi ediyor.italya bilen arkadaşımız varsa eğer tercüme etmede yardımcıı olabilirse sevinirim elimden geldiğince yardımcı olmaya çalışıyorum hep benden beklemeyin birazda sizden :)

arınınkuyruğundan çıkan arı zehiridir.




doktor hastanın eline propolis ile tedavi yapıyor.




yaranın eski hali ile yeni halini gösteriyor miele yazıyor sağ üst köşede arı zehiri anlamına geliyor.arı zehiri ile doktor hastayı tedavi etmiş.gördüğünüz gibi eskisine göre çok az yara kalmış.




Klinikte yaralara bal dökerek tedavi yapıyorlar.
Ali Türk abinin yardımları için teşekkür ediyorum.

4 Mayıs 2007 Cuma


Propolis, arılar tarafından değişik ağaç kabukları ve bitki yapraklarından toplanarak kovanlara taşınan reçineli maddedir.Propolisin oluşumunda arıların polen ve enzim katkısı bulunmaktadır.Doğal antibiotik,antiseptik,antifungisttir.Arılar propolisi kovan içinde ölen ve dışarı atılmayan arıların izole edilmesinde kullanarak, hastalıkların yayılmasını önler.Arılar,peteği inşa ederken propolisi balmumuyla karıştırıp petek ve kovan yapımındada kullanırlar.

Propolis;
%55 reçineler ve balsamlar,%30 mumlar,%3 polen,organik ve mineral maddelerden oluşur.Ayrıca yapısında amino asitler,vitaminler bulunur.Bioflavonoid içeriği akaldan kat kat fazladır.Bioflavonoidler,vitamin C’nin asimilasyonunda temel taştır.

Propolis; Bakteri ve enfeksiyonlara karşı mücadelede mükemmel bir yardımcıdır, ayrıca akyuvarların bakterileri harap etme işlemi olan fagositozu kuvvetlendirir.Sadece gripte değil,tekrarlayan çeşitli enfeksiyonlarda ve zayıflamış bağışıklık sistemini güçlendirmede oldukça yararlıdır.

KULLANIM ALANLARI

Bayanlardaki menapoz öncesi ve sonrası kemik erimelerinde eklem romatizmalarında iltahaplı rahatsızlıklarda bayanlardaki vijinal akıntılarda ,yara, kesik ve bazı cilt hastalıklarında Mide Bağırsak yaraları tedavisinde Üst Solunum yolu rahatsızlıklarında Astım Bronşit Orta kulak iltahaplarında kötü ağız kokularında Antikanser içeriğiyle Kanser tedavilerinde etkili kapasiteye sahiptir.
KULLANIM ŞEKLİ

500 gram bal içerisine 10 gram propolis tozu karıştırılarak sabah aç karnına bir tatlı kaşığı alınır.

MUHAFAZASI

Serin ve kuru ortamda 40 derecenin altında muhafaza edilir.

ARI SÜTÜ



Arı sütü; işci arıların gırtlak bezelerinden salgılanan bir bal emülsiyonudur. Kraliçe arının besini olup, besin değeri son derece yüksektir. Tüm yaşamı boyunca arı sütü ile beslenen kraliçe arının ömrünün uzunluğuna da en önemli işarettir. Diğer arılar sadece 2 ay yaşarken, kraliçe arının ömrü 6 yıldır. Bu besinde, kraliçe arının niçin inanılmaz büyük (iri), uzun ömürlü, verimli ve diğer arılarla mukayese edildiğinde neden daha fazla enerjiye sahip olduğunun sırrı saklıdır. Kraliçe arı, sadece arı sütü ile beslenerek günde 3.000 yumurta üretir ve bu emülsiyon kraliçe arıyı sağlıklı ve güçlü tutmak için gerekli besinleri de sağlar. Hayatlarının ilk 2 günü bebek arılar (lavra), işci arılar tarafından yapılan özel bir karışımla beslenirler. İşci arıların yutmaksızın çiğnedikleri, çiçek tozlarından yaptıkları ve başlarının üstündeki bir bezede sakladıkları özel bir madde ile karıştırdıkları bu maddeye arı sütü denilir. İlk 2 günde, bu kuvvetli protein gıdası bebek arıları (larvaları) küçük bir arıya dönüştürür. Bu işlem gerçekleştikten sonra, işci arılar arı sütü üretimini azaltırlar ve sadece mevcut kraliçe arı ve bir sonraki sefer kraliçe arı olarak seçilen arı için üretime devam ederler. Hem kraliçe arı hem de prenses arı bu gıda ile beslenmeye devam eder.

Araştırmalar, arı sütünün insan vücuduna da, en az kraliçe arıya sağladığı yayar kadar yarar sağladığını ortaya koymaktadır. Arı sütü, bir çok çeşit etken madde; enzimler, amino asitler, vitamin ve mineraller içermekle kalmayıp, metabolizma için çok önemli olan panteik asit (pantheic acid), asetilkolin (acetylcholine), protein, bağışıklık sistemini güçlendiren ve ruhsal-fiziksel dayanıklılığı artırıcı bir yağ asidi olan 10-HDA (10-Hydroxy-2 Decenoic Acid), sepanin asit (sepanine acid), hastalıkların iyileşme döneminden sonra sindirimi düzenlemek ve iştahı açmak için çok ideal olan oleik asit (oleic acid) içerir.

Doğal hormon ve enzimleriyle beraber içerdiği vitaminler arasında tüm B vitaminleri (B-Complex vitamins), A, C ve E vitaminleri vardır. Ayrıca 10 temel amino asitten (esansiyel) sekizini de (lizin, metionin, lösin, fenil-alanin, treonin, triptofan, valin, izolösin) doğal hormon ve enzimleriyle içermektedir. Tüm bunlara ilave olarak; kalsiyum, potasyum, fosfor, demir, sülfür, bakır ve silisyum minerallerini de içerir.

Bu faydalı maddeleri yüksek oranda içerdiği için, vücudu strese ve dış etkenlere karşı güçlü kılmakta ve onun anti-bakteriyel ve antibiyotik özelliği ise soğuk algınlığı ve grip gibi hastalıklara karşı korunmamıza yardımcı olmaktadır.

Arı sütü bir doğa harikası olarak; aşağıdaki durumları önlemede veya iyileştirmede yardımcı olmaktadır :

· Bronşiyal Astım

· Akciğer Hastalıkları

· Uykusuzluk

· Mide Ülseri

· Böbrek Hastalıkları

· Kırıkların daha hızlı iyileştirilmesi

· Bağışıklık sisteminin güçlendirilmesi

· Saç, cilt ve tırnakların beslenmesi ve güçlendirilmesi

· Sindirim sistemini sağlıklı tutmak

· Üreme ve boşaltım sistemini korumak

· Ruhsal ve zihinsel (mental) dayanıklılığı artırmak

· Düşük Tansiyon

· Metabolizmayı canlandırmak, enerji vermek

· Yorgunluk

· Soğuk algınlığı ve grip

· Strese ve dış etkenlere karşı dayanıklılık

· Sinirsel ve ruhsal dengenin kurulması

Yıllardır, arı sütünün olağanüstü gençleştirme gücü ve sağlığa faydaları araştırılmaktadır. Nispeten Amerika’da pek fazla bilinmemesine rağmen, Avrupa ve Asya’da çok uzun bir süreden beri bilinmekte ve kullanılmaktadır. Arı sütü’ nün ünü 1950’li yıllarda Avrupa’da onun hakkında yayınlanan yazı ve raporlardan sonra dünyaya yayılmıştır. Gerçekte arı sütü hakkında en fazla araştırma ve tıbbi yayın Fransa, Almanya, İtalya, Rusya, Çin ve Japonya’da yapılmıştır. Şu an için Japonya dünyada en fazla arı sütü tüketen ülke durumundadır.

Arı sütü, hem erkek hem de kadınların kullanabilecekleri bir doğal ürün olup, ruhsal ve fiziksel vücudunu dengede tutmak isteyen herkes, özellikle orta yaş ve üzerinde olanlar, menopoz dönemindeki kadınlar, en yüksek fiziksel dayanıklılığı arzu eden sporcu veya vücut geliştiriciler onu kullanabilir.

UYARILAR: Arı sütü bazı kişilerde allerjik reaksiyonlara neden olabilir.
( http://www.bitkisel-tedavi.com/urunler.htm)

POLEN





Polen Nedir?
Bitkiler, bilindiği gibi yeterince hareket edip, yer değiştiremeyen canlılardır. Bitkilerin büyük çoğunluğu nesillerini devam ettirebilmek için tohum yaparlar. Tohumlar toprağa düşüp veya dikilip aynı cins bitki olarak yeniden doğarlar. Tohumdan hemen önce açan çiçeklerin ortasındaki erkek üreme organlarının başcık kısmında, çiçeğin genel görünüşünden ayrı ancak bitkinin tüm kalıtsal özelliklerini taşıyan toz şeklinde hücreler kümesi vardır. Bitki cinsine göre, bu erkek üreme hücresi tozcuklar, ya aynı çiçeğin içine veya başka bir yerdeki aynı cins çiçeğin içine rüzgar sinek, böcek, karınca, kelebek, arı veya insan eli gibi vasıtalarla girerek çiçeğin dişi organında döllenmeyi sağlayarak cinslerinin devamınıda sağlamış olurlar.
Polen işte bu çiçek üreme hücreleridir. Bitkilerin çiçekleri dönemleri bitince polenler de kaybolurlar.
Okullardaki derslerde öğretilen polen budur. Ancak 1960 'lı yıllardan itibaren İsveç'li bilim adamları bu çiçek üreme organlarının çok yüksek bir besin ve ilaç olduğunu keşfedip dünyaya duyurmasından sonra polen botanik yönden öğretildiği kadar tıbbi yönden de bilim adamlarına ve kullanıcılara tüm özellikleriyle tanıtılmaya ve dünyaa bilinçli kesim tüketiciler tarafından yoğun şekilde kullanılmaya başlanmıştır.

Polen Vitamin ve Mineraller Deposudur
Polenin analizleri dünyanın ünlü labaratuarlarında yapılıyor.CNRS dünyaca tanınmış bir araştırma örğütü CNRS araştırma uzmanlarından Armond PONS'un kitabında, polenin bütün vitaminleri taşıdığı açıklanıyor
Polende tüm vitaminler ve diğer cevhelerin insan yaşamı için en ideal oranlarda bulunması başka üstün bir özelliktir. Başka pek çok besinde bulunabilen vitaminler az, üreme, gelişme, düşünme, güç verme ve uzun ömür sağlaması gibi en önemli görevleri yerine getirmeyi sağlayan ve seçkin, az besinlerde bulunan vitamin ve diğerleri kat kat fazladır.
A ve C vitaminleri az, B vitaminleri çok yüksek orandadır. B vitaminleri, bilindiği gibi "uzun ömür vitaminleri" dir. Dış etkenlere karşı hücreyi, bağışıklık sistemini uyararak korur, sürekli hücre yeniler, hemoglobini çoğaltarak hücreye bol oksijen gelmesini sağlar.
Polen araştırmanlarından bilim adamı Alain Callas'ın bir analizi şöyle:
100 gram karışık çiçek polenin de 500-900 mg. B1 ve 2760 mg. B5 vitaminleri vardır. Yani, günde alınacak 1 gram polen, insana yeterli B vitaminlerini sağlıyor demektir.
Polenlerde ortalama olarak %20-30 protein %45 serbest amino asitler, %25-30 doğal şekerler ve selüloz bulunmaktadır. Hiç bir bitkide bulunmayan süt şekeri LAKTOZ, polende bulunmaktadır. Sindirim fermentleri olan nişasta ve fosforu, büyümeyi sağlayan ve hızlandıran, hücre metabolizmasını uyaran yararlı hormonları, nükleik asitleri taşımaktadır. Tam 22 çeşit amino asit bulunan polene karşı bu çeşit, temel besinimiz olan sütte 17'dir.
Polendeki tüm vitaminler, A,B(1-2-3-4-5-6-7-8-9-12),C,D,E,H,P,PP'dir.
Polende 22 çeşit amoni asit, 27 çeşit madensel tuz, doğal hormon, enzim, coenzim, pigment, karbonitrat ve fermentler vardır.
Polendeki H vitaminin varlığı, Rus araştırıcı deviatrin ve Joirich tarfından açıklanmıştır. Bu vitamin gelişmeyi kolaylaştırır. Deri ve göz iltihaplarını önler.
Polende rutinde vardır. Ayrıca kara buğday, sedef otu ve frenk üzümünde rutin tesbit edilmişti. Rutin, kılcal damarları etkileyerek fazla kanamaya engel olur. Kalp kasının çalışmasını güçlendirir.
Chauvin ve Lenormand'ın araştırmalarıyla polenin antibiotikler içerdiğide gün ışığına çıkarılmıştır.
Grecean ve Enciu'nun bu konuda yaptığı çalışmalar sonunda polenin, Staphylocoscus, Salmonella, Ecoli ve Bacillus anthracis'e karşı etkili olduğu ve bunların üremelerinin engellediği tespit edilmiştir.
Prof.Dr.M.Mihri Memoğlu ve Dr.Kadriye Sorkun'a göre polen, Metbolizmamız için çok değerli temel maddeleri içerir. Organizmamız için çok değerli temel maddeleri içerir. Organizmamızı zinde tutmak ve dengeli beslenmek için vücudun ihtiyacı olan eksik maddeleri tamamlamak ve korumak açılarından yaşamsal önem taşımaktadır.
Polende bulunan başlıca amino asitler Cystine, Histidin, Trytoptan, Methionin, Phenylalanin, Thereonin, Arginin, İzoleucin, Leuoin, Lysin, Valin, Glutamin'dir. Polende bulunan başlıca asitler, Pantethenic, Linoleik, Ascorbik ve Arachidonik'di. Demir, bakır, kalsiyum, sodyum, magnezyum, silisyum ise polende varlığı tespit edilen elementlerden bazılarıdır. Polende bununan iz elementler, alimünyum, nikel, titanyum ve çinkodur.
Uzun yaşam vitaminleri olan B'lere gelince:
1 Gram (Dörtte bir çay kaşığı) polendeki 8 mg. B1 vitamini şu besinler sağlayabilir.
70gr bira mayası, 3kg. Karaciğer, 8 tam kepekli ekmek, 40 beyaz ekmek, 20kg. elma veya domates.
1gr. polendeki 5 Mg. B2 vitaminini şu besinler sağlayabilir.
50grr. bira mayası, 15 kepekli ekmek, 74 beyaz ekmek, 6kg. portakal, 12kg. domates, 16kg. elma
1gr. polendeki 27 Mg. B5 vitamini (Pantotenik asit) şu besinler bulundurur.
35gr. bira mayası, 13kg. sığır eti, 25kg. kabuklu buğday, 95lt. Süt

Bilim Adamlarına Göre Polen ve Polenin Faydaları
Fransız Pr.Dr. Robert Toucguet 5 ayrı dilde 26 kitap yazmış bir bilim adamıdır. "100 yıl dinç yaşamak"(Pour vivre cink fois vingt ans) isimli kitabında polenin faydalarını şu şekilde anlatıyor;
"Polen harika besinlerin en üstünüdür. Kimyasal analizler polende, vitaminler, proteinler, yağ, şeker, mineral, hormon, büyütücü faktör, pigment vs. bulunduğunu gösteriyor. Bu canlı ve dengeli besin beyni ve vücudu yorgun uyuşuk insanlara bir kaç günde canlılık ve yaşama neşesi veriyor. Büyüme faktörleriyle cılız ve yorgun çocukların hızlı gelişmesini sağlıyor. Kansızlarda, bir ay süre ile hergün bir kahve kaşığı polen yedikten sonra yapılan labaratuar denemeleri, kandaki kırmızı küreciklerin, milimetre küpte, beşyüz bin arttığını gösteriyor.
Hafif laksatif, yani barsak çalıştırıcısıdır. İç zehirlenmeleri önleyicidir. Sabah, öğle ve akşam bol vitamin almak için polen yiyiniz. Ilık süt, çay, kahve yada suya karıştırılır veya doğrudan yenilir. Günlük normal miktar bir çay kaşığıdır. Aşırı yorgunluk, zayıflık, hastalık, kansızlık, yavaş gelişme gibi durumlarda dozu artırınız. Hiç bir yan etkisi tespit edilmemiştir. Son araştırmalar erken ihtiyarlamadan koruduğunu gösteriyor. Siz, 60 yaşından sonra 40 yıl daha dinç yaşamak istiyorsanız poleni hemen her gün yiyiniz."
Sağlık ve beslenme konularında 30 dan fazla kitap yazmış olan fransız Dr.Raymond Dextreit, "Le miel et pollen" (Bal ve polen ) isimli kitabında polenin faydalarını şöyle açıklıyor:
"Değişik labaratuarlarda, özellikle Rusya vitaminler enstitüsünde birçok kez yapılan analizlere göre polen, vitan ve ferment gibi canlı cevherlerden yana çok zengindir. Prof.Joiriche, Dr.Chauvin ve Alain Caillas'ın yaptıkları polen analizleri göz önüne alınırsa, en başta sinir dengesi kurmaya yaradığı anlaşılır. Beyin yorgunluğu ve düşünsel bunalım sonucu ortaya çıkan, zayıf sinirli, gücü tükenmiş ve uyuşuk insanlar, her gün yedikleri 2 kaşık polen le gerçek bir sağlık verici, sakinleştirici ilaç bulabiliyorlar.
Şişmanlık ve zayıflık, ishal ve peklik gibi karşıt durumlarda dengeye getirici, sağlık kazandırıcı bir etki yapar. Salgı bezlerini ve hormanla sistemi uyarır. Polit, ince bağırsak ilthabı ve bağırsak kokuşmasında faydalıdır. Özellikle kolibasillere mikroplara öldürücü ve üremeyi durdurucu etkisi denenmiştir.

KULLANILMASI
Polen zerreleri hayat için lüzumlu ( Vital) maddeleri ihtiva ederler. Bu zerrecikler üç tabakadan müteşekkil polen kabuğu içerisinde uzun
müddet canlılıklarını ve besin değerlerini muhafaza ederler. Bu kabuklar tatlı ortamlarda daha kolay çatladığı için tatlı maddelerle, özellikle balla birlikte alınması tavsiye edilir. Ilık süte katarak da alınabilir. (her hangi bir
şeye karıştırmadan kendi haliyle de yene bilir.)
Ayrıca bir kahve kaşığı öğütülmüş polen taze bir yumurta sarısı iyice karıştırılıp yarım kaşık bal ilave edilerek karıştırılır ve hemen yüz ve boyna
sürülürse cilt için harika bir bakım kremi elde edilmiş olur.
Düzeler
Dünya literatüründe farklı tavsiyeler bulunmakla beraber ideal düze; - 3 yaşından 5 yaşına kadar günde 12 gram (2 tatlı kaşığı)
- 6 yaşından 12 yaşına kadar günde 16gram
(3 tatlı kaşığı)
- Yetişkinler günde20 gram (4 tatlı kaşığı)
- Bazı özel durumlarda günde 35 gramlık “şok”
düze uygulana bilir.
- ideal bir kür en az 2 ay sürmelidir. Bu kürleri
özellikle mevsim başlangıçlarında olmak üzere
senede birkaç kere tekrar etmek faydalı
olacaktır. Bütün yıl boyunca alınması da tavsiye
edilir.
Polen’i aç karnına, kahvaltıdan 15 dakika
önce almanızı tavsiye ederiz. Günlük
düze bir seferde alınabileceği gibi,
kahvaltı ve öğle –akşam yemeklerinden
önce de bölünmüş düzeler halinde
alınabilir.

MUHAFAZASI
Serin ve rutubetsiz bir yerde tercihen ambalajı içinde buzdolabında muhafaza ediniz. Cam kavanozdaki polenleri ise kapalı şekilde
buzdolabında saklayınız.
ALERJİ
Arıların topladıkları polenler hiçbir zaman, bitkilerin tozlaşmasıyla ilgili olarak havada serbest halde uçuşan anemofil polenlerin solunum yoluyla
yaptıkları alerjiyi yapmazlar. Kötü beslenme durumlarında polen kürlerinin faydası görülür. Bilinen tehlikeli etkisi yoktur.
Polenin Faydaları
Genel sağlığın korunması ve vücut direncinin artırılması yanında dengeli beslenme amacıyla da tüketilen polen aşağıdaki hallerde de fayda sağlamaktadır. Ancak nadiren de görülse polen bazı kişilerde alerjik reaksiyona neden olabilir. Bu durumda polenin kullanılmaması gerekir. Polen;
* Zihinsel ve bedensel yorgunluklarının giderilmesinde,
* Çocukların sağlıklı gelişmesi ve beslenmesinde,
* Düşünme, araştırma ve çalışma gücünün artırılmasında,
* Sporcuların ve yarış hayvanlarının performanslarının artırılmasında,
* Kansızlığın giderilmesinde,
* Karaciğer, prostat ve kanser hastalıklarında faydalıdır



3 Mayıs 2007 Perşembe

BALIN KRİSTALLENMESİ İLE İLGİLİ YAZILAR


DONAN BAL SAHTE BAL DEĞİLDİR..
Balda Kristalleşme (Donma ) Balın donması yani halk dilinde şekerlenmesi içindeki glikozun tanecikler haline gelmesi sonucu balın akıcılığını az veya çok kaybetmesiyle oluşan doğal bir olaydır. Tüketicinin çoğu için hileli şüphesi uyandıran balda ki bu görüntü yeterince bilgi sahibi olunmamasından kaynaklanmaktadır.Kristalizasyon birçok saf ve kaliteli balda üretimden tüketime her aşamada karşılaşılabilen zararsız bir değişimdir.Bal neden donar:Bal toplandığı nektar (Balözü) kaynağına göre ve arıların salgı bezlerinin faaliyetlerine bağlı olarak yaklaşık 15 çeşit doğal şeker içerir. Baldaki doğal şekerlerin çoğunluğunu fruktoz ve glikoz meydana getirir. Glikozun mono hidrat partikülleri kristalleşmeyi tetikler. Süzme ballarda kristalleşme daha erken başlamaktadır. Baldaki glikoz-su oranı 1,7 den daha düşük ballar hiç şekerlenmezken 2,1 den daha yüksek su oranına sahip ballar kısa sürede şekerlenmektedir.
Balın toplandığı kaynağa bağlı olarak glikoz ve fruktoz oranı da değişebilmektedir. Glikoz oranı artıkça kristalize olma riski artmaktadır. Fruktoz oranı arttıkça ise daha geç donma görülmektedir. Örneğin ayçiçeği, yonca ve pamuk balları kısa sürede şekerlendiği halde akasya, hardal, orman gülü ve çam balı geç kristalleşir. Kısacası balın kristalleşme süreci kalitesine değil kaynağına bağlıdır. Ballar 18-24 C˚ de depolanmalıdır. Ballar 14 C˚ de kristalleşir, 21-27 C˚ ısılarda kristalleşme olmaz ancak balda fermantasyon sonucu bozulmalar olabilir. Balın saklandığı kaplar, ortamdaki nem, ısı ve ışıkta kristalleşmeyi etkilemektedir. Bunun dışında süzme ballarda balın içindeki hava kabarcıkları, polen, toz, çöp, balmumu, propolis ve diğer yabancı maddelerde kristalleşmeye neden olmaktadır. Kristalleşme bir tercih sebebidir. Kontrollü olarak kristalleştirilmiş ballar gelişmiş ülkelerde daha çok tercih edilmektedir (Örneğin Almanya). Balın kristalleşmesi gerçek bal olduğunun bir kanıtıdır. Kristalleşen süzme ballar sıcak su banyosuyla çözülüp eski halini alır. 38 C˚ yi geçmeden çözdürülen ballarda besin kaybı söz konusu değildir.
kaynak(arıcılıksektoru.com)
Balın Şekerlenmesi
Bazı tanım ve hükümleri "Bal standardı" bölümünde verilen 2000/39 sayılı "Bal Tebliği"nde kristalize bal "kristalizasyon metotlarının herhangi birine tabi tutularak veya balın kristalleşmesi için herhangi bir işleme tabi tutulmaksızın tamamen veya kısmen şekerleşmiş, krema ve fondan kıvamdaki bal" şeklinde tanımlanmıştır. Görüldüğü gibi balın şekerlenmesi bozulma olmayıp balın elde edildiği bitkisel kaynağa göre oluşabilen doğal bir olaydır. Ancak tüketicilerin çoğu kristalize olan balı bilgisizlik sonucu hileli bal olarak düşünürler. Bu yanılgı, ülkemizde özellikle süzme bal pazarlamasında sıkıntılara yol açmaktadır. Gerçek olan, pek çok doğal ve kaliteli balın çok çabuk hatta süzme aşamasından hemen sonra bile şekerlenmeye başlayabileceğidir.

Balın şekerlenip şekerlenmemesi üzerine; balın su, glikoz ve früktoz oranları, balın depolanma sıcaklığı, depolama sıcaklığının dalgalanması ve balda bulunan polen gibi katı partiküllerin miktarı etkili olmaktadır. Balın früktoz oranı düşerken glikoz oranının artması şekerlenmeyi destekler. Ancak, son yapılan çalışmalarda balın şekerlenme eğiliminin belirlenmesinde daha çok glikoz/su oranı üzerinde durulmaktadır. Buna göre, glikoz/su oranı 1.7'den daha düşük balların şekerlenmediği, bu oranın 2.1'den daha yüksek olan balların ise kısa sürede şekerlendiği bildirilmektedir.

Özellikle tüketicilerin bilgilendirilmesi yönünden tekrar etmek gerekirse, balın şekerlenmesi tamamen doğal bir olaydır ve balın kalitesini etkilemez. Batı ülkelerinde kristalize olmuş hatta özel yöntemlerle kristalleştirilip krem haline getirilmiş ballar zevkle tüketilirken ülkemizde bu tür ballara şüphe ile bakılması büyük bir yanılgı olup doğal ve kaliteli bala yapılabilecek en büyük haksızlıktır.

Balın kristalleşmesini önlemek için bazı yöntemler önerilse de çoğu ya yasal değildir ya da pratik uygulamadan uzaktır. Uygulanabilecek en basit yöntem balın önce oC'da 5 hafta bekletilmesi sonra da 14 oCÕda saklanmasıdır. Tüketiciler, istediklerinde kristalize olan balı sıvı hale getirmek için bal kabını, sıcaklığı 38 oC geçmeyen ılık su içinde tutabilirler.

Ayçiçeği, yonca, kavun, karahindiba, pamuk balları çok çabuk şekerlenirken akasya, hardal, orman gülü ve salgı balları geç şekerlenir. Adaçayı balı yıllarca şekerlenmeden kalabilir.
Kaynak(http://www.aricilik.gen.tr/urunler/bal.html)
BALIN ŞEKERLENMESİ:
Gerçek olan, pek çok doğal ve kaliteli balın çok çabuk hatta süzme aşamasından hemen sonra bile şekerlenmeye başlayabileceğidir. Balın şekerlenmesi bozulma olmayıp balın elde edildiği bitkisel kaynağa göre oluşabilen doğal bir olaydır. Batı ülkelerinde kristalize olmuş hatta özel yöntemlerle kristalleştirilip krem haline getirilmiş ballar zevkle tüketilirken, ülkemizde tüketicilerin çoğu kristalize olan balı bilgisizlik sonucu hileli bal olarak düşünürler. Bu tür ballara şüphe ile bakılması büyük bir yanılgı olup doğal ve kaliteli bala yapılabilecek en büyük haksızlıktır.

2 Mayıs 2007 Çarşamba

BAL VE TARÇIN HER DERDE DEVA

Bal ve tarçın karışımının birçok hastalıklara iyi geldiği saptandı.Bugünün bilim adamları birçok hastalıkların tedavisinde balı çok etkili bir ilaç olarak kabul ediyor.
Eski yunan tıbbında olduğu kadar Ayurvedik tıpta da bal,asırlarca hayati ilaç olarak kullanıldı.
Bal her türlü hastalıkta herhangi bir yan etkiye sebep olmaksızın kullanılabilmektedir.Bugün un tıp ilmi,balın tatlı olmasına karşın doğru dozlarda alındığında şeker hastaları için tehlikeli olmadığı kabul edilmektedir.Kanada da yayımlanan ülkü Weekly World News dergisinin 17 Ocak 1995 tarihli sayısında batılı araştırmacılar tarafından bal ve tarçınla tedavi edilen hastalıkların listesini yayımlamıştır.
ARTRİT
Bir kısım balı 2 kısım ılık su içerisine koyup üzerine bir çay kaşığı toz Tarçın ilave ederek bir krem elde edilir.Bununla vücudun ağrıyan yerlerine masaj yapılır.1-2 dakika içerisinde ağrının azaldığını göreceksiniz.
Artritli hastalar,bir bardak sıcak su içerisinde 2 kaşık bal ve bir çay kaşığı toz Tarçını eritip sabah,akşam alabilirler.Eğer düzenli olarak alınırsa Kronik Artriti olan hastalar bile tedavi olabilirler.Kopenhang Üniversitesinde yapılan bir araştırmada;kahvaltıdan önce bir yemek kaşığı Bal ve 1/2çay kaşığı toz tarçın alan 200 hastadan 73ü bir hafta içerisinde şifa bulmuşlar,geri kalan yürüyemeyen ve hareket edemeyen hastalar da bir ay içerisinde şifa bulmuşlar.
BAĞIŞIKLIK SİSTEMİ
Hergün kullanılan Bal ve Tarçın bağışıklı sistemini kuvvetlendirir ve vücudu bakteri ve virüs saldırısına karşı korur.Araştırmacılara göre Bal,birçok vitamin ve büyük miktarda demir içermektedir.Balın düzenli kullanılması,Akyuvarlar içerisindeki,bakteriler ve virüslerle savaşan ,korpuskülleri de kuvvetlendirir.
DİŞ AĞRISI
Bir kaşık toz Tarçın ve 5 tatlı kaşığı Bal karışımı ağrıyan dişe tabi edilir.Ağrı kesilene kadar günde 3 defa tatbik edilir.
HAZIMSIZLIK VE GRİP
Toz Tarçın 2 kaşık bal üzerine serpilip yemekten önce alındığında asit oluşumunu ve hazımsızlığı önler.İspanya da yapılan bir araştırmada bal içerisindeki bir maddenin grip mikroplarını öldürdüğü ve hastaları gripten koruduğu saptanmıştır.
KALP HASTALARI
Bal ve tarçınla bir karışım yap ve bunu her sabah kahvaltıda reçel veya marmelat yerine ekmek üzerine sür.Bu uygulama arterlerdeki kolesterolleri eriterek hastaları kalp krizinden korur.
Bu uygulama ile,daha önce kalp krizi geçirmiş kişiler,ikinci krizden kilometrelerce uzakta olacaklardır.
Bu uygulamayı düzenli olarak yapan kişilerde solunum güçlüğü ortadan kalkacak ve kalp atışları kuvvetlenecektir.
KOLESTEROL
İki kaşık bal,üç tatlı kaşığı Toz Tarçın,450gr,demlenmiş çay içerisinde eritilerek içildiğinde kan kolesterol seviyesi 2 saat içerisinde %10 düşecektir.Artrit hastalarına tedavi edilen kür de günde 3 defa kolesterol hastaları için uygulanabilir.
Adı geçen dergideki bilgilere göre günlük gıda ile alınan bal bile kolesterolün düşmesine yardımcı olabilir.
MİDE AĞRILARI
Bal ve Tarçın kürlerinin,mide ağrıları için olduğu kadar mide ülserleri için de yararlı olduğu saptanmıştır.
SOĞUK ALGINLIĞI
Bir kaşık ılıtılmış Bal,1/4ttatlı kaşığı toz Tarçın günde üç defa yenir.Bu uygulama birçok kronik öksürük,soğuk algınlığı ve sinüslerin temizlenmesi için de geçerlidir.
YORGUNUK
Araştırmayı yapan Dr.MİLTON,bir bardak su içerisinde1/2 kaşık bal ve biraz toz tarçının hergün kuşluk vakti ve vücut direncinin düşmeye başladığı takriben saat 15.00te alındığında bir hafta içerisinde canlılığının arttığı tesbit etmiştir.
ZAYIFLAMA
Bir bardak su içerisine eşit miktarda Bal ve Tarçın konup kaynatılır.Hergün kahvaltıdan yarım saat önce aç karnına ve yatmadan önce içilir.düzenli olarak uygulanırsa kilo verilir.Ayrıca bu karışım düzenli olarak içildiğinde,yüksek kalorili diyet alsa bile,vücutta yağın birikmesine engel olur.

GÜZELLİKTE BAL!

Bal; içeriğindeki birçok vitamin mineral, antioksidan ve aminoasitlerle değerli bir besin maddesi olmasının yanında , her geçen gün yeni bir tedavi edici özeliği kanıtlanmakta ve aynı zamanda doğal bakım ürünü yapımındada kullanılmaktadır. Cildimize sürdüğümüz herşeyin hücrelerimiz tarafından emildiğini düşünürsek., yiyemediğiniz hiçbirşeyi cildinize sürmeyin düşüncesi haklılık kazanmaktadır.
Burada balla yapabilecegimiz bazı bakım ürünlerinin reçetesini bulabileceksiniz. Tabiiki bu ürünlerin yararlı olabilmesi için kesinlikle doğal ,katıksız bal olması gerekmektedir. Üzerinde bunca spekülasyon olan balı mutlaka güvenebileceğiniz bir yerden almalısınız. tereddütünüz varsa analiz yaptırabilirsiniz. Laboratuvar bulmakta zorluk çekiyorsanız sitemiz aracılığıyla analiz yaptırabilirsiniz.


Sıkılaştırıcı Yüz Maskesi İçindekiler:

1 kaşık bal
1 yumurtanın beyazı
1 kaşık gliserin( eczanelerden bulunabilir)
1/4 fincan un

Uyuglama
Malzemeleri karıştırın hamur olacak kadar unu katın ve hamurla yüzünüzü ve boynunuzu kaplayın. 10 dakika bekletip ılık suyla yıkayın.

Ballı Dudak Parlatıcısı
1-1/2 fincan
Malzeme
1 fincan tatlı badem yağı
1/2 fincan balmumu
2 kaşık bal

Uygulama
Bademyağı ve balmumunu mikrodalga firina uygun bir kaba koyun . yüksek derecede 1 dakika yada balmumu eriyene kadar tutun. Bu karışıma balı ilave edip karıştırın.. iyice karıştırdıktan sonra soğumaya bırakın. kapakli minik kaplara dökün.. dudak nemlendiricisi olarak yada ruj üzerine parlatıcı olarak kullanabilirsiniz.


Bal-Yabanmersini Dudak Parlatıcısı
İçindekiler:
1 kaşık tatlı badem yağı
10 adet taze yabanmersini
1 kaşık bal
1 damla e vitamini yağı( buğday yağı olabilir)

Uygulama
Microdalgaya uygun bir kapta tüm malzemeyi karıştırın kaynar su bulunan babın içine karışımın kabını yerleştirin ,yavaşça karıştırırken yabanmersinlerini ezin. karışım kaynama noktasına gelene kadar sürdürün. Karışımı ateşten alıp 5 dakika kadar soğumaya bırakın. Bir kalburdan geçirerek tüm meyve parçalarını ayırın. Süzülen sıvıyı yeniden karıştırıp soğumaya bırakın. Soğuduğunda küçük plastik bir kaba yada kavanoza alın. Arada bir dudaklarınıza sürün. Hem besleyecek , hem kuruluğu önleyecek hemde hoş bir görünüm sağlayacaktır.
-----------------------------------------------------------

Bal-Vanilya Banyo Köpüğü

İçindekiler
1 fincan tatlı badem yağı, veya zeytinyağı yada susam yağıda olabilir.
1/2 fincan bal
1/2 fincan sıvı sabun
1 kaşık vanilya extraktı
Uygulama
Yağı bir kaba koyun ve ve diğer tüm malzemeleri yavaşça karıştırarak katın. Temiz ,kapaklı,plastik bir kaba karışımı aktarın. Kullanmadan önce yavaşça çalkalayın. 4 banyo için yeterli banyo köpüğü elde edilmiştir.
Küvete girmeden önce su akarken yeteri kadar köpüğü küvete ilave edin.
-----------------------------------------------------------

Bal Temizleyici Losyonu

Malzeme
1/4 fincan bal
1 kaşık sıvı sabun
1/2 fincan gliserin(eczanelerden bulunabilir)
Uygulama
Malzemeleri küçük bir kapta iyice karışana kadar karıştırın. Temiz plastik bir kaba alın. Sunger yada pamuklu bir beze döküp bununla yüzünüzü hafifçe ovun ve .ılık suyla durulayın.
-----------------------------------------------------------

Salatalık - Bal Tonik
1/2 findan için

Malzeme
1 orta boy salatalık(soyulup doğranmış)
2 Kaşık bal
Uygulama
Salatalığı mikserde püre haline getirip bir kevgire koyun kevgirin altınada cam bir kap yerleştirin. 15 dakika kadar süzülmeye bırakın.
Salatalığın suyu iyice süzüldüğünde minik bir kavanoza alıp içine balı ilave edin.
Kullanmak için şişeyi iyice çalkalayın ve pamuklu bir bezi bu tonikle ıslatın ,sabah ,akşam yüz, boyun ve göğüs bölgesini silin. 3-4 dakika kurumasını bekleyin. Kalan toniği papaklı kabında 1 hafta kadar tutabilirsiniz. Bir haftalık kullanımdan sonra yeniden tonik yapmalısınız.
-----------------------------------------------------------

Bal - Elma Yüz Toniği
İçindekiler
1 kaşık bal
1 elma( soyulup göbeği çıkarılmış)
Uygulama:
Bal ve elmayı mixerden geçirip püre haline getirin. Yüze sürüp 15 dakika bekletin. soğuk suyla durulayın.



Salatalık Bal Göz Besleyicisi
4 kullanımlık
Malzeme
1 Kaşık. aloe vera jel
2 Kaşık salatalık(soyulmuş,çekirdekleri ayrılmış)
1/2 Kaşık bal
1/2 Kaşık papatya çayı


Uygulama
Papatyaya kaynar su ilave edin. Soğumaya bırakın. Salatalığı ,bal ve aleo verayı mikserden geçirin . (mikseri en düşük hızda çalıştırın). papatya çayını ilave edin ,Yumuşak bir karışım olana kadar karıştırın. Yüzük parmağınızla göz altlarına hafifçe sürün.
Cam bir kaba koyarak üzerini naylonla kapatın. Buzdolabında bir hafta kadar ömrü vardır. Bir hafta boyunca kullanabilirsiniz. Yararları: Göz kapağındaki şişlikleri giderir göz çevresine taze bir görünüm kazandırır.
-----------------------------------------------------------

Saç İçin Bakım Maskesi

Malzemeler

1/2 fincan bal
1/4 fincan zeytinyağı

Uygulama
Bal ve zeytinyağını karıştırın. Tüm saça sürün. Başınıza naylon bone geçirip 30 dakika bekleyin. Daha sonra şampuanlayıp durulayın.

(kaynak: honey.com)

Kırışıklıklara Karşı Maske
Civan perçemi çiçeği, saf suda 10 dakika kaynatılıp sıkılarak süzülür. Bir fincan su soğutulur. Elde edilen posa ezildikten sonra, yarım fincan limon suyu, bir çorba kaşığı zeytinyağı, bir tatlı kaşığı bal ve çırpılmış yumurta sarısı ile karıştırılıp bu karışıma. soğuk civan perçemi suyu katılır. Maske kıvamına gelinceye kadar yulaf unu eklenir. Bu maske yüzdeki çöküntü ve kırışıklıkların giderilmesi için uygulanır., bir hafta boyunca uygulanmalıdır. Yüzde bir saat kalmalıdır.

Bal Banyosu
Kuru ciltler için ideal
Plastik su şişesinde bir litre süt, bir fincan tuz ve yarım fincan balı çalkalayıp karıştırın. Bu köpükle vücudunuzu ovun, sonra durulayın. Süt banyosu; derinlemesine temizler, epidermisin hassasiyetine zarar vermediği için cildi kurutmaz. Tuz; ölü derinin atılmasına yardımcı olur. Bal; canlandırıcı etkisiyle haftada bir kez kullanıldığında cildinize ferahlık verir.

Avokado -Bal maskesi, kuru cilt için
Olgun bir avokado meyvesi kabuksuz olarak çatalla ezilir ve yarım tatlı kaşığı bal, bir tatlı kaşığı elma sirkesi ile iyice karıştırılır. Bir yumurta sarısı çatalla iyice çırpıldıktan sonra eklenerek karıştırılır ve bu arada da 3 yemek kaşığı dolusu zeytinyağı, karıştırılma sırasında azar azar eklenir. Yüze, boyuna ve dekolteye bolca uygulanır ve 20-30 dakika etkilemeye bırakılır.


Cildi tazelemek için
Bal, limon suyu ve 1 tatlı kaşığı zeytinyağı iyice karıştırılır. Cilde sürülüp 20 dakika bekletilir ve yıkanır.


Bal maskesi
Bal yüze ve boyuna sürülüp 20-25 dakika süreyle uygulanır. Yüz ılık sütle yıkanır ve soğuk suyla güzelce durulanır
Ballı Yumurta Maskesi
1 çay kaşığı nemlendirici krem
1 yumurta
1 yemek kaşığı badem yağı
1 yemek kaşığı bal
Hazırlanışı: Yumurtanın beyazı ve sarısını ayırın. Yumurtanın sarısına damlalar halinde badem yağını ekleyerek karıştırın. Ardından yavaşça nemlendirici kremi ve balı katın. Yumurta beyazını da ayrı bir kapta hafifçe çırpın ve yumurta sarısını karşıma katıp tümünü sürülübilecek kıvama gelene kadar karıştırın.
Kullanımı: Karışımı, genişçe bir fırça veya pamukla yüz ve boyun bölgesine yayın ve en az yarım saat etkisini göstermesini bekleyin. Ardından ılık suyla yıkayın.

Eller için
Ellerinizin yumaşacık olmasını istiyorsanız;iki çay kaşığı bal ve yarımlimon suyunu karıştırarak ellerinize sürün.

Bal Banyosu
Kuru ciltler için ideal
Plastik su şişesinde bir litre süt, bir fincan tuz ve yarım fincan balı çalkalayıp karıştırın. Bu köpükle vücudunuzu ovun, sonra durulayın. Süt banyosu; derinlemesine temizler, epidermisin hassasiyetine zarar vermediği için cildi kurutmaz. Tuz; ölü derinin atılmasına yardımcı olur. Bal; canlandırıcı etkisiyle haftada bir kez kullanıldığında cildinize ferahlık verir.

BALI SAKLAMA
Oda sıcaklığında kapalı bir kapta kuru ortamda saklanmalıdır.







BAL DEĞERLİDİR.

Bal son yıllarda ,ihracatta karşılaştığı sorunlardan dolayı ,sabıkalı bir ürün muamelesi görmektedir. Oysa sorun balın içine katkı maddesi konulmuş olmasındadır, yani bal değerinden hiçbir şey yitirmemiştir. Yurtdışına peynir ihraç etmekte de zorlanıyoruz . Bu durum, nasıl ki bizim peynir tüketmemizi engellemiyorsa bal içinde aynı şey söz konusudur. Bir üründe sorun çıkması o ürünü tümden hayatımızdan silmemizi gerektirmez. Önemli olan tükettiğimiz gıdaların içeriğinin kontrol ediliyor olması, ne aldığımızı bilmemizdir.
Analiz raporları ile doğal olduğu anlaşılmış bal ,insan sağlığı için son derece yararlıdır. Özelliklede çiçek balı ise bu eşsiz bir iksirdir.
Bal üzerine , bilim adamları tarafından yapılan bazı araştırmaları ve balın sağlığımız için yararlarını sizin için derledik.



BALIN BESLENME VE İYİLEŞTİRME ÖZELLİKLERİ

Bal basit karbonhidratların kaynağıdır. Balın içeriği :% 17.1 su, % 82.4 karbonhidratlar % 0.5 proteinler ,amino asitler, vitaminler ve minerallerdir.
Ortalama karbonhidrat içeriği ise : Çoğu fruktoz ( % 38.5) ve glikozdan oluşur (%31) Kalan % 12 lik karbonhidratıda maltoz sucroz ve diğer şekerler oluşturur.

Balda degişen oranlarda antioksidan olduğu biliniyor. koyu renk balda antioksidan miktarı daha fazladır.(Dr Wendy Doyle, British Dietetic Association )
Besin Değeri
Antioksidan içeriği sağılıklı kalmamızı sağlar.Günde bir kaşık bal yememiz vücudumuzun antioksidan gereksinimizi karşılar ve daha güçlü kılar.

BAL YARALARI İYİLEŞTİRİYOR

Balın yaraların iyileştirilmesinde kullanılması antik çağlara kadar uzanan bir yöntemdir ve bu tedavi edici özelliği günümüzde modern tedavide yeniden keşfedilmiştir. Dr. Peter Molan (the University of Waikato, New Zealand. )a göre balın yaraların tedavisindeki etkisi birçok rapor ve incelemeye göre çok açıktır.

Dr. Molan balın iyileştirme özelliğini şu şekilde açıklar." Balın antibakteriyel özelliği yaranın enfeksiyonlarını temizlemeye, anti-inflammatory özelliği şişlikleri azaltmaya ve kan dolaşımını normalleştirmeye yardımcı olur ve iyileşmeyi hızlandırır. Balda hücre yenilenmesini teşvik eden enzimler bulunur. buda yaranın iyileşmesi ve yara izinin kaybolmasını hızlandırır.

Yanık tedavisi üzerine yapılan bir çalışmada balın yanıkların kısa sürede iyileştirdiği görülmüştür.
Subrahmanyam (1991) Balın İyileştirici Özellikleri Şöyle Açıklıyor
1-) Antibakteriyel özelliği dolayısıyla enfeksiyonu önleme
2-) yarayı tamamıyla kaplayıp su kaybını ve mikrop bulaşmasını engelleme



3-)baldaki enzimlerin hücre dokusunun düzelmesine katkı sağlaması



4-) ödemi absorbe ederek yarayı temizlemesi
5-) acı ve kaşınmayı önlme kokuyu engelleme.
Efem (1988) Başka bir araştırma göstermiştirki bazı antibiyotik ve merhemlerle iyileştirilemeyen bazı yara ve cilt ülserleri yara üzerine bal tatbik edilerek 7 günde iyileştirilmiştir.

Enzimler
Balda şimdiye kadar oniki değişik enzim olduğu saptanmıştır. Enzimsiz yaşam mümkün olmazdı enzimler bütün biyokimyasal süreci organize eder,yönetir,düzene koyar ve hızlandırır hastalıkları iyileştirir.
Balda ayrıca vücudun ancak az miktarda üretebildiği Chocin maddesi vardır. Bu nedenle bu madde vücuda günde iki,üç gram verilmelidir. Chocin karaciğerin yağ metabolizmasını ayarlar ve bu organın yağ bağlamasını önler.

Amerikan Dental Araştırmalar Birliğinin İllinois Chicago da düzenlenen ‘Oral Sağlık İçin Yararlı Yiyecekler’ konulu sempozyumda, balın diş çürüğünü önlediği ortaya konmuştur.

ENERJİ KAYNAĞI
Karbonhidrat olarak bir çay kaşığı kadar balda 64 kalori bulunur. Buda vücut kaslarının çalışması için enerji sağlar.
University of Memphis Exercise and Sports Nutrition Laboratory da yapılan sınırlı bir araştırma balın en etkili göstermiştirki baldaki karbonhidratların exersizler için en etkili formu olduğunu göstermiştir.


Araştırmayı yöneten Dr. Richard Kreider e göre diğer şekerlerle kıyaslandığında balın kan şekeri üzerindeki etkisi daha hafiftir...

GAZETE HABERLERİ

Bal Yaraları İyileştiriyor!
İngiliz bilim adamları, balın yaraların iyileşme sürecini hızlandırdığını bilimsel olarak kanıtladılar. Wales Üniversitesi'nde görevli bilim adamı Rose Cooper ve ekibi, balın yaralara sürüldüğünde, dirençli olarak bilinen bakterileri bile öldürdüğünü tespit etti. Balın yaraların hava almasını engellediğini ve yüksek şeker oranı sayesinde bakterilerin çoğalmasını durdurduğunu belirten Cooper, balın bakterileri öldürme konusunda şekerden yapılmış bir macundan üç kat daha etkili olduğunu söyledi. Cooper, balın, hastanelerden alınan staphylococcus bakterisinin çeşitlerinin üremesini de etkili bir şekilde durdurduğunu kaydetti. Bilim adamları, antibiyotik özelliği olan maddenin ne olduğunu ve arıdan mı yoksa nektardan mı bala geçtiğini henüz bilmediklerini ifade ettiler.

Basından (SABAH 06.09.2004)

Balın Enerji Özelliği...

ANKARA (İHA) - Uzmanlar, karbonhidrat içeren diğer besin maddelerine oranla balın daha fazla sporcu kaslarını harekete geçirici ve yüksek enerji verici etkiye sahip olduğunu belirtti.

ABD'nin Memphis Üniversitesi'nde, besin kaynaklarının sporcular üzerindeki etkilerini araştıran bilimadamları, balın sporcular için en önemli karbonhidrat kaynağı olduğunu kanıtladı. Spor yapmadan önce bal yiyen sporcularda gücün arttığı ve kasların çalışmasının, doğal ve doğal olmayan diğer besinleri kullanan sporcuların performansına göre daha iyi olduğu belirlenirken, araştırmada ayrıca, balın sporcuların kan şekerini düzenleyici etkiye sahip tek besin kaynağı olduğu da ortaya çıktı

24.07.2002 11:50 MynetHaber

Bal sadece tat değil sağlık da katıyor...

Günlük diyete eklenecek birkaç kaşık bal, vücuttaki antioksidan seviyesini yükselterek kansere ve damar hastalıklarına karşı koruma sağlıyor. California Üniversitesi'nden Dr. Heidrun B. Gross'un araştırmasına göre, baldaki antioksidan özelliğe sahip fenolik maddeler, kanser ve damar hastalıklarına yol açan serbest radikalleri bloke ediyor. Araştırma boyunca, 29 gün süreyle günde 4 kaşık bal yiyen 25 deneğin kanındaki fenolik madde seviyesinin arttığını belirten Gross, "Bal sadece ağıza tat katmıyor, aynı zamanda sağlığı da koruyor" diyor.

Basından (Milliyet 31.03.2003)

BAL ye,hastalığı unut!

Bal ve balmumu ile birlikte arı sütü, arı zehiri, polen ve propolis adı verilen doğal arı ürünleri pek çok hastalığın tedavisinde kullanılıyorÇin, Japonya ve Amerika'da "Apiterapi" adı verilen bal arısı ürünlerinin tıbbi alanda kullanılması, Hacettepe Üniversitesi Uygulamalı Biyoloji Bölümü Ana Bilim Dalı Araştırma görevlileri tarafından araştırma konusu seçildi. Araştırma görevlileri balın ve doğal arı ürünlerinin, birçok hastalığa iyi geldiğini bildirdi. Arı balı, içeriği sayesinde insan organizmasına antioksidan kaynak oluşturarak, bağışıklık sistemini güçlendiriyor. Bazı ballar, gastrit ve ülsere sebep olan helicobacter pylori bakterisini önlüyor. Arı kovanlarının iç yüzeyini kaplayan propolisin, astar rolü oynadığı ve bu maddeden, hücrelerin bakterilere karşı güçlendirilmesi amacıyla faydalanıldığı belirtiliyor. Antibiyotik özelliği bulunan propolisten kozmetik sanayiinde ve akne tedavisinde de faydalanılıyor. Egzama tedavisinde propolis kremlerinin ve tabletlerinin yapıldığı belirtiliyor. Arı zehiri ise artritte ve diğer iltihaplarda, akut ve kronik yaralarda, yara izi oluşmuş dokularda kullanılıyor. Multiple Sclerosis tedavisinde de yarar sağlıyor.
ARI İLAÇ GİBİ !
Basit bir tendon hastalığında birkaç arı sokmasının yeterli olacağı bildiriliyor. 'Apiterapi' adı verilen arı ürünleri ile hastalık tedavisinin, diğer bütün tedavilerde olduğu gibi mutlaka uzman gözetiminde yapılması gerektiğine dikkat çekiliyor.
SABAH 16.04.2004

HADİS-İ ŞERİF
Bir hadisi şerifte şöyle buyuruluyor:

"İki şifaya birden sarılın: Biri Kur'an, öteki baldır.Bal, midede biriken zararlı maddeler iyok eder.Barsaklarda biriken bozuk gıda artıklarından mideyi temizler.Sindirimi kolaydır. İnsanın tabiatını yumuşatır.Midede eksik olmadığı müddetçe kalp hastalıklarına iyi gelir.
Sindirimi kalbe basınç yapmadığı içinde kalbi de yormaz."
www.herbalistatabay.com Şifanın sitesi...









KURAN MUCİZELERİ
Baldaki Şifa

"Rabbin bal arısına vahyetti: Dağlarda, ağaçlarda ve onların kurdukları çardaklarda kendine evler edin. Sonra meyvelerin tümünden ye, böylece Rabbinin sana kolaylaştırdığı yollarda yürü-uçuver. Onların karınlarından türlü renklerde şerbetler çıkar, onda insanlar için bir şifa vardır. Şüphesiz düşünen bir topluluk için gerçekten bunda bir ayet vardır."
(Nahl Suresi, 68-69)

Bal, yukarıdaki ayetlerde vurgulandığı gibi, "insanlara şifa" olma özelliği taşımaktadır. Balın insan sağlığı açısından öneminden ötürü, arıcılık ve arı ürünleri artık başlı başına bir araştırma dalı olmuştur. Balın yararları genel hatlarıyla şöyle sıralanabilir:

Kolayca sindirilir: İçindeki şekerlerin bir başka cins şekere (fruktozun glikoza) dönüşebilme özelliği sayesinde bal, yüksek miktarda asit içermesine rağmen, en hassas mideler tarafından bile kolaylıkla sindirilir. Aynı zamanda bağırsakların ve böbreklerin daha iyi çalışmasına yardımcı olur.

Süratle kana karışır; hızlı bir enerji kaynağıdır: Bal ılık suyla karıştırıldığında 7 dakika içinde kana karışır. İçerdiği serbest şekerlerden dolayı beynin çalışması kolaylaşır. Yapılan son araştırmalara göre, şekerlerin bu kendine has karışımı yorgunluğun giderilmesinde en etkili yöntemdir ve atletik performansı artırmaktadır.

Kan yapımına destek olur: Bal, kan yapımı için vücudun gereksinim duyduğu enerjinin önemli bir bölümünü karşılar. Ayrıca kanın temizlenmesine de yardımcı olur. Kan dolaşımını düzenleyici ve kolaylaştırıcı yönde etkisi vardır. Damar sertliğine karşı önemli bir koruyucudur.

Antimikrobiktir: Antimikrobik etmenler belirli bakterilerin, mayanın ve küfün büyümesine engel olur. Balın, bakterinin barınmasına olanak tanımayan özelliği "inhibine etki" olarak adlandırılır.

Antioksidandır: Sağlıklı yaşamak isteyen herkesin özellikle antioksidan tüketmesi gerekir. Antioksidanlar, hücrelerde normal metabolizmanın zararlı yan ürünlerini temizleyen bileşenlerdir. Balın içeriğinde de güçlü antioksidanlar mevcuttur: Pinocembrin, pinobaxin, chrisin ve galagin. Bunlardan pinocembrin, yalnızca balda bulunan bir antioksidandır.

Vitamin ve mineral deposudur: Bal, fruktoz ve glikoz gibi şekerlerin yanı sıra magnezyum, potasyum, kalsiyum, sodyum klorür, kükürt, demir ve fosfor gibi mineralleri de içerir. Nektar ve polen kaynaklarının niteliklerine göre değişmekle birlikte, balda B1, B2, C, B6, B5 ve B3 vitaminleri bulunmaktadır. Ayrıca bakır, iyot, demir ve çinko da az miktarlarda bulunur.

Yaraların tedavisinde kullanılır: Balın havadan nem çekebilme özelliği, iyileşmeyi hızlandırarak yara izi kalmasını önler. İyileşmenin gücünü artıran kolajen liflerinin üretimini hızlandırır. Balın, yaranın etrafındaki şişkinliği azaltan antienflamatuar bir etkisi vardır, bu aynı zamanda hissedilen acıyı da azaltır.
Bu bilgilerden de anlaşılacağı gibi bal, "şifa" yönü son derece güçlü bir besindir. Kuşkusuz bu da, sonsuz kudret sahibi Allah'ın indirmiş olduğu Kuran'ın mucizelerinden biridir.

Dişi Bal Arısı

Her arının çok fazla görevinin olduğu arı kolonilerindeki tek istisna erkek arılardır. Erkek arılar ne kovanın savunmasına, ne temizliğine, ne besin toplamaya, ne de petek veya bal yapımına bir katkıda bulunurlar. Erkek arıların kovan içindeki tek fonksiyonları kraliçe arıyı döllemektir. Çiftleşme organları dışında diğer arılarda bulunan özelliklerin hemen hemen hiçbirine sahip olmadıkları için erkek arıların kraliçe arıyı döllemekten başka bir iş yapmaları da mümkün değildir.

Arapçada iki çeşit fiil kullanımı vardır ve fiillerin bu kullanımlarından, öznenin erkek mi yoksa dişi mi olduğu anlaşılmaktadır. Nitekim yukarıdaki ayetlerde arı için kullanılan fiiller (altı çizili kelimeler), fiilin dişi için olan şekliyle kullanılmıştır. Böylece Kuran'da bal yapımında çalışan arıların dişi olduğuna işaret edilmektedir.

Unutulmamalıdır ki arılarla ilgili bu gerçeğin bundan 1400 sene önce bilinmesi mümkün değildir. Ama Allah bu gerçeğe dikkat çekerek Kuran'ın bir mucizesini daha bize göstermiştir.

BALIN GEÇMİŞİ

Arının ve balın insanoğlu ile tanışıklığını bulmak için,binlerce yıl öncelere inmemiz gerekiyor.Mağara devrini yaşayan ilk insanlar,balın lezzetini tatmış olmalılar ki İspanya'da bir mağarada rastlanan resim bunun açık bir delilidir.O devrin insanının,kaba saba çizgilerle çizdiği figürde,sarp bir kayaya sazdan halatlarla tırmanan bir adam,kaya üzerinde bir delik ve etrafında uçuşan arılar,yan tarafında petekleri koyduğu sepetimsi bir kap vardır.Tarih öncesi çağlara ait olan bu figür bizi arının insanoğlu kadar eski olduğu kanısına götürmektedir.
Daha inandırıcı izlere ulaşmak için bundan 3-4 bin yıl öncesine yaklaşmamız gerekiyor.Nitekim son yıllarda Mısır'da yapılan araştırmalar Firavunların mezarlarında bal bulunduğunu gösteriyor.Alınan belge niteliğindeki bilgilere göre bu ballar kristalize(donmuş)durumda fakat tadını ve besin değerini hiç kaybetmemiştir.Eski Mısırlıların arıya ve bala büyük değer verdiklerini diğer kaynaklardan da öğreniyoruz.Balı ayinlerde,sofralarında ve tedavi amacıyla kullanan eski Mısırlılar,kovanlarını Nil’den faydalanarak bir yerden bir yere taşırlarmış.